Turkey
Core analysis conducted and presented by Hazal Kara, Duru Barbak, and Firuze Alpaydın of Turkey. August, 2021.
Executive Summary (EN)
Turkey’s Intended Nationally Determined Contribution (INDC) is insufficient in mitigation and adaptation objectives as well as equity concerns. Its primary mitigation plans are as follows:
21% decrease in greenhouse gas emissions by 2030 in comparison to a Business As Usual scenario,
Utilizing International Market Mechanisms in order to achieve emissions reductions targets,
Increasing the capacity of alternative fuels such as solar, wind, hydroelectric, nuclear, and waste.
The INDC is lacking in a robust plan for ensuring gender equity alongside ambitious climate action and fails to take into consideration how different groups, such as youth, are and will be more impacted by the climate crisis.
However, the nation’s INDC refers to certain national documents, such as the Climate Change Strategy Document, Climate Change Action Plan, and Climate Change Adaptation Strategy Action Plan, all of which take on a more intersectional approach. Regarding the participation of women and civil society, Turkey’s goals revolve around increasing education and awareness. While these are certainly important, there needs to be a greater effort towards including underrepresented groups in the policy making process, on local, regional, national, and international scales. Turkey has a mid-range ranking in the Children’s Climate Risk Index, and has considerable steps to take in improving children’s health and nutrition and social protection services. First and foremost, Turkey must ratify the Paris Agreement, which it signed in 2016, and draft a new Nationally Determined Contribution that incorporates gender, youth, and such justice issues.
NDC Analysis (TR)
Giriş ve Türkiye’nin Mevcut İklim Durumu
İklim krizinin arkasında yatan bilim yaklaşık 1890’lardan beri incelenmektedir. Bu krizin var olduğunu da dünya 1950’ler itibariyle kesin olarak bilmektedir. Fakat o dönemden bu yana yaklaşık olarak 70 sene geçse de ülkelerin iklim politikalarının yetersizliği dikkat çekmektedir. Daha kapsamlı iklim politikalarına sahip olan ülkelerin politikaları bile, kapsayıcı olmaktan uzaktır ve meseleyi ele alırken kırılgan grupları göz ardı eder.
Akdeniz bölgesindeki konumu dolayısıyla Türkiye iklim krizinden yakından etkilenen ve önümüzdeki senelerde daha fazla etkilenmesi beklenen bir ülkedir. Çeşitli iklim projeksiyonları, Akdeniz'in önümüzdeki dönemde dünyanın geri kalanına kıyasla daha düşük miktarda yağış alacağını ve yüzey sıcaklığında büyük artışlar göreceğini ve bunun zaten kurak olan bölgeyi kuraklığa daha da yatkın hale getireceğini gözler önüne seriyor.
Türkiye, insan kaynaklı iklim krizinin getirmiş olduğu iklim felaketlerinden yıkıcı şekilde etkilenmektedir. Sadece 2020 yılında Türkiye’de 984 aşırı hava olayı görülmüştür. Bu, aşırı hava olaylarının kayıt altına alındığı senelere bakıldığında rekor bir sayıdır. Ayrıca 2020 yılında sıcaklık ortalamasının 1981-2010 normalinin 1.4 Santigrat derece üstünde olmasıyla birlikte 1971 yılından bu yana 3. en sıcak sene yaşanmıştır3. Tüm bunlar Türkiye’de acilen iklim değişikliğine karşı azaltım ve uyum politikalarının uygulanması gerektiğini göstermektedir. 2016 senesinde Paris Anlaşmasını imzalamasına rağmen henüz onaylamamıştır.
Bu çalışmada Türkiye’nin Paris Anlaşması çerçevesinde hazırlanmış Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanı’ndaki iklim hedefleri cinsiyet ve gençlik perspektiflerinden analiz edilecektir.
1- Emisyon Azaltım Hedefleri Analizi
Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanı’nda belirtilen emisyon azaltım hedefi 2030 senesine kadar Mevcut Durumun Devamı (İngilizce: Business as Usual) senaryosuna göre %21 azalmadır. Fakat Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ne (IPCC) göre Paris Anlaşması’nda hedeflenen 1,5ºC derece küresel ısınma sınırının altında kalmak istiyorsak Dünya genelinde emisyonları 2030’a kadar en az %45 oranında azaltmamız gerekmektedir. Üstelik, bu durumda dahi 1.5 derece sınırı %50 ihtimalle aşılacaktır. Gezegeni, doğayı ve insan topluluklarını korumak için %45’ten daha iddialı hedefler belirlemek gereklidir. Kısa, orta ve uzun vadeli olmak üzere detaylı emisyon azaltım ve fosil yakıtlardan uzaklaşma hedefleri belirlenmelidir. Beyanın başarılı bir yönü, Perflorokarbonlar (PFC), Kükürt hekzaflorid (SF6) ve Nitroz triflorür (NF3) gibi çoğu zaman ihmal edilen sera gazlarını dikkate almasıdır.
2- Adaptasyon Stratejisi Analizi
Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanı’nda uyum stratejisinden ziyade azaltım planları yer alsa da T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 2010-2023 yıllarını kapsayan Türkiye İklim Değişikliği Stratejisine göre iklim krizine adaptasyon amaçlı aşağıdaki adımlar atılacaktır:
İklim değişikliğinin olumsuz etkileri sebebiyle bozulan su kalitesinin iyileştirilmesi çalışmalarına ivme kazandırılacaktır.
İklim değişiminden kaynaklanan hayvan hastalıkları ve bitki zararlıları ile mücadele edecek şekilde kapasite güçlendirecektir.
İklim değişikliğinin olumsuz etkileri sebebiyle artacak orman yangınlarını önlemeye ve ormansızlaşma yüzünden azalan yutak alanların korunmasına, doğal ormanların korunup geliştirilmesine ve ağaçlandırma çalışmalarına hız verilecektir.
Çölleşme ve erozyonla mücadele çalışmaları geliştirilecek ve yaygınlaştırılacaktır.
İklim değişikliğine uyuma ilişkin olarak yerel yönetimlerin, meslek adamlarının ve halkın bilinçlendirilmesi, eğitimi, bilimsel ve sosyal çabaların desteklenmesi, uluslararası iletişim ve bilgi transferi, politika ve strateji geliştirme çalışmaları sürdürülecektir.
İklim değişikliği adaptasyon stratejisinde yukarıdaki maddelerle birlikte birçok hedef sunulmaktadır. Fakat bu hedeflerin nasıl gerçekleştirileceği açıklanmamaktadır. Kapsamlı bir yol haritası mevcut değildir. Son zamanlarda orman yangınları ve sellerle baş eden Türkiye’yi iklim krizinin etkilerinden korumak için Ulusal Katkı Beyanı’nda ve Türkiye iklim politikası belgelerinde uyum stratejisinin detaylandırılması ve öne çıkarılması kritiktir.
3- Cinsiyet ve Kadın Hakları Perspektifinden Analiz
Öncelikle, Türkiye’nin Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanı’nda cinsiyet, kadın hakları ya da benzeri konulara değinen bir bölüm bulunmamaktadır. Beyan sadece farklı sektörlerdeki karbon salımı azaltma yöntemleri üzerine vurgu yapmaktadır. Bu nedenle, Türkiye’nin var olan hedeflerinin cinsiyet konusuna yansımalarını ele almak önem taşımaktadır. Aynı zamanda, Ulusal Katkı Beyanı’nda adları geçen 2011 ve 2023 yılları arasını kapsayan İklim Değişikliği Strateji Belgeleri ve Eylem Planları’nın göz önünde bulundurması gerekmektedir.
Türkiye’nin mevcut ekonomik durumu, beyanda bulunan tüm bölümlere (enerji, endüstri, ulaşım, binalar, tarımcılık, atık, ormancılık) yansımaktadır. Burada ekonomik anlamdaki toplumsal cinsiyet eşitsizliğini vurgulamak önemlidir. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonuna göre Kadınların işgücüne katılma oranı %32, erkeklerin ise %68'dir. Aynı zamanda, erkeklerin işsizlik oranı %13 iken, kadınların %14.5’tir. Bu sebeple ekonomik sıkıntılardan söz ederken iş ve maaş konusunda kadınlara karşı sistemik cinsiyetçilik de göz önünde bulundurulmalıdır. Hiç şüphesiz, doğal afet ve ekstrem hava olaylarından en çok etkilenenler yoksul birey ve topluluklardır. Dünya geneline baktığımızda kadınlar yoksulluk sınırının altında yaşayan kişilerin yüzde 70’ini oluşturmaktadır.
İklim krizinin kadınları daha çok etkilemesinin nedeni fizyolojik nedenlere değil sosyolojik nedenler ve toplumsal cinsiyet rollerine dayalıdır. 2006’da yayımlanan bir makale, 2003’te Fransa’da gerçekleşen sıcak hava dalgalarından kadınların daha çok etkilendiğini ortaya koymuştur . Bu durum, Avrupa ve Asya kıtalarını ele alan birçok araştırmada benzer seyretmiştir.Doğal afetler ve ekstrem hava olaylarından kaynaklanan sağlık sorunları dışında, kadınlar iklim değişikliğinin yol açtığı gıda güvensizliğinden de daha çok etkilenmektedirler. Bu konu üzerine odaklanan makalelerin yüzde 80’i kadınların erkeklerden daha çok etkilendiği sonucuna ulaşmaktadır10. İklim krizinin zaten daha çok etkilediği bölgelerde (yüksek oranda Küresel Güney ülkeleri), kadınlar bu etkilerle daha fazla yüzleşmek zorundadır. Türkiye’nin coğrafi konum ve ekonomik durumunu hesaba kattığımızda, ülkemizde kadınların iklim değişikliğinin etkilerini daha fazla hissettikleri açıktır. Bu bilgiler göz önünde bulundurulduğunda Türkiye’nin Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanının toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin üstesinden gelmek bağlamında oluşturulmuş olması beklenirdi.Lakin mevcut beyanda mesele cinsiyet perspektifinden ele alınmaktan çok uzaktır.
Tıpkı Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanı’nda olduğu gibi, İklim Değişikliği Strateji Belgesi’nde de cinsiyet ya da kadın haklarına değinilmemektedir.
İklim Değişikliği Eylem Planının birkaç yerinde kadınlara özel vurgu yapılmaktadır. İlk olarak ormansızlaşmayı ve orman zararlarını azaltmak amacıyla özellikle köylülere ve kadınlara enerjinin tasarruflu kullanılması üzerine 2011-2020 yılları arası eğitimlerin verilmesi planlanmıştır. Türkiye’de eğitimde (özellikle fen ve teknoloji alanlarında) toplumsal cinsiyet ayrımını düşündüğümüzde, bu tür planların uygulanması önemlidir. Kadınlara vurgu yapılan başka bir yerde de şu ifadeler yer almaktadır: “Kadın çiftçilere iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlamak amaçlı tarımsal üretim teknikleri eğitimleri verilmesi ve/veya iklim değişikliğine uyumun mevcut eğitim faaliyetlerine dâhil edilmesi.” Bu planın uygulama süreci 2011-2015 olarak verilmiştir. İki planın da yerine getirildiğine dair kolaylıkla erişebilir kaynaklar bulunmamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Orman Bakanlığının yayınladığı bir yazı, 2015 yılında Edirne’de 133 kadın çiftçinin 5 günlük eğitim programına katıldığını ifade etse de, eğitimler sistematik ve kapsayıcı olmaktan uzaktır..
İklim Değişikliğine Uyum Stratejisi Eylem Planı’nda da aynı konulara değinilmektedir. Belgede: “İklim değişikliğinden kadınlar daha çok etkilenmekte, meydana gelen doğal afetlerde yaşamını yitiren kadınların sayısı erkeklere oranla daha fazla olmaktadır. Beslenme, vektörlerin neden olduğu hastalıklar, solunum sistemi hastalıkları, su bağlantılı hastalıklar gibi iklim değişikliğinin dolaylı olarak insan sağlığına yönelik etkilerine de kadınlar daha fazla maruz kalmaktadır. İklim değişikliğinin tarıma etkileri, özellikle ekonomik olarak bu sektörde çalışan kadın çiftçilere olumsuz açıdan yansımaktadır. Türkiye’de bu konuyu doğrudan ele alan çalışmalar henüz çok az sayıda olup, daha çok akademik düzeydedir.” ifadesi yer almaktadır. İklim krizinin kadınları daha çok etkilediğinin kabulü önemli bir başlangıç aşamasıdır. Fakat bu sözlerin arkasında eylem olmadığında bu farkındalık önemini kaybetmektedir. İklim krizine mücadelede ilerleyen süreçte Türkiye’nin toplumsal cinsiyet konusu üzerine odaklanması kritiktir. Dolayısıyla, iklim krizine bağlı konularda kırılgan kadın topluluklarına mali ve teknik destek sağlanmalı, milli iklim politikalarında kadınların düşüncelerine öncelik verilmeli, ve kadın eğitim programları güçlendirilmelidir.
İkili cinsiyet sınıflandırmasının dışında yer alan bireyler ve iklim krizi üzerine kaynaklar bulunmamaktadır fakat bu da gelecek ulusal katkı beyanlarında göz ardı edilmemelidir.
4- Gençlik Katılımı Yönünden Analiz
Tıpkı cinsiyet konusunda olduğu gibi, Türkiye’nin Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanı genç ve gelecek nesillerin barındırdıkları baskıya değinmemektedir. Diğer ulusal iklim politikası belgelerinde de genç kuşakların ihtiyaçları ve sorunları ihmal edilmektedir. Fakat bugünkü karar vericilerinin seçimleri en çok gençleri etkileyecektir. Bu Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan birçok raporda belirtilmektedir. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonunun Ağustos 2021’de yayınladığı bir rapora göre Dünya etrafında 820 milyon çocuk (genel nüfusun üçte birinden daha fazlası) sıcak hava dalgalarına maruz kalmaktadır. Çocuklar, özellikle 0-12 ay yaş aralığı, sıcaklıktaki değişimlerden yetişkinlere göre daha çok etkilenmektedir. Sıcak hava dalgaları kramp, isilik ve felç gibi birçok tıbbi soruna neden olmaktadır. Bu gençlerde sadece sağlığı değil aynı zamanda eğitim alabilme durumunu etkilemektedir.
İklim krizinin bir etkisi olan su kıtlığı da çocuk ve gençleri yetişkinlere kıyasla daha çok etkilemektedir. Bunun arkasında sosyolojik nedenlerden ziyade fizyolojik nedenler yatmaktadır. Genç bireylerin vücut ağırlığı başına yetişkinlerden daha çok besin ve su tüketmeleri gerekmektedir. Aynı zamanda, yetersiz beslenme Dünya’daki 5 yaşı altındaki çocuk ölümlerinin yarısına sebep olmaktadır. Su kıtlığı durumlarında da kız çocukları erkek çocuklardan daha yüksek oranda etkilenmektedir. Kadınlar ve kız çocukları, dünya genelinde suyun yüzde 80'ini eve taşımakla yükümlüdür.
Çocuklar doğal afetlerden daha fazla etkilenmektedirler. Dünya genelinde 335 milyon çocuk nehir selleri, 240 milyon çocuk kıyı selleri ve 400 milyon çocuk tropikal siklonlarının gerçekleştiği bölgelerde yaşamaktadır14. İklim krizine sebep olan fosil yakıtlar aynı zamanda hava kirliliğine yol açmaktadırlar. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu 2021 raporuna göre, hava kirliliği yaklaşık 2 milyar çocuk için güvenli seviyeleri aşmaktadır. 1 milyardan fazla çocuk için son derece yüksek seviyededir; bu da ölüm olasılığını %15 oranında arttırmaktadır. Raporun en dikkat çekici kısmı: Çocukların %99'undan fazlası şu anda en az bir iklimle bağlantılı veya çevresel tehlike, şok veya strese maruz kalmaktadır.
Çocukların İklim Risk Endeksi (İngilizce: Children’s Climate Risk Index ya da CCRI) Türkiye’yi yoksulluk, varlıklar ve sosyal koruma açısından yetersiz olarak değerlendirmektedir. Bu, çocuk sağlığı ve beslenme koşulları konularında da geçerlidir. Fakat CCRI, Türkiye’deki eğitim ve hijyeni diğer ülkelere kıyasla daha başarılı bir şekilde nitelendirmektedir. Tüm bunlar dikkate alındığında, Türkiye’de bulunan çocuk ve gençlerin iklim riski ‘orta seviye’ olarak değerlendirilmektedir. Türkiye, 163 tane sıralamanın bulunduğu endekste, 97nci sıralamada bulunmaktadır14.
Genç nesillerin beslenme, su, eğitim ve benzeri ihtiyaçlarını karşılamak iklim eylem planlarının hedeflerinde yer almalıdır. İnsanları yoksulluk, güvenlik açığı ve sosyal dışlanmadan korumak adına politikalar ve programlar uygulanmalıdır. Teknik çözümlerin arasında erken uyarı sistemlerini ölçeklendirme ve hava kalitesi monitörlerinin geliştirilmesi yer almaktadır. İklim değişikliğinin gençler üzerindeki orantısız etkisi, daha iddialı emisyon azaltma hedefleri ile de karşılanabilir. Son olarak, Türkiye, hedefleri (1) yeni afet risklerinin yaratılmasını önlemek, (2) mevcut riskleri azaltmak ve (3) dayanıklılığı artırmak olan Sendai Afet Risk Azaltma Çerçevesini uygulamalıdır. CCRI’ye göre Türkiye’nin mevcut uygulama durumu düşüktür (1 üzerinden 0-0.2 arası)14. Bu çerçeve 2015 - 2030 yıllarını baz almaktadır.
5- Sivil Toplum Katılımı Yönünden Analiz
Türkiye’nin Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine sunduğu Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanı’nda açık olarak sivil toplumun dahil olduğu hedef ve eylemler yer almamaktadır. Sürdürülebilir ulaşım ve alternatif yakıtları teşvik etme planlarında ilgili STK’ların dahil edilmesi öngörülebilir fakat bu net bir şekilde belirtilmemektedir.
Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanı ne kadar yetersiz olsa da İklim Değişikliği Strateji Belgesi ve İklim Değişikliği Eylem Planları’nda sivil toplum ve halkın katılımını sağlamak adına daha detaylı hedefler belirtilmektedir. Genel olarak bu hedefler kamuoyunun bilincini artırmak ve halkın eğitimi için projeler düzenlemek olarak ifade edilmektedir. Fakat eğitimin odak nokta olmadığı bazı hedeflerde de sivil topluma yer verilmektedir. Örneğin, Enerji Verimliliği Eylem Planı ve Ulaştırma Ana Planı gibi eylem planlarının hazırlanmasında özel sektör ve ilgili STK’lardan destek alınacağı belirtilmektedir. Motorlu araçlarda sera gazı emisyonunun azaltılması amacıyla vergilendirme sisteminin kurulmasında da STK’lara yer verilecektir.
İklim değişikliğini baz alan politikalarda sivil toplumun dahil edilmesi aşağıdaki nedenlerden dolayı önemsenmelidir:
Toplumun iklim konusunda bilgi birikiminin artması. İlgili STK'lar, araştırma kurumları ve genel halk arasında köprü görevini üstlenerek her iki tarafın doğrudan bir diyalog halinde olmalarını sağlayabilirler.
En savunmasız grupların seslerini duyurmak. STK'lar, müdafaa süreçleriyle bu grupların kamu politikasındaki önemini vurgulamalı ve bu gruplara dair farkındalığı artırmalıdır.
Çeşitli bireylerin katılımı adına, kalite ve şeffaflık sağlamak için bir strateji olarak örnek yoluyla mesuliyeti teşvik etmek.
Katılımcı ve kapsayıcı bir afet risk azaltma yaklaşımını teşvik etmek.
Yerel ve ulusal düzeyde kurumlar arası koordinasyon alanlarına aktif olarak katılmak.
Farklı iklim ve çevre çalışmalarında sivil toplumun dahil edilmesi olumlu olsa da, bunun yanında halkın, STK’ların ve genç iklim hareketlerinin politika oluşturma sürecinde aktif bir rol oynaması hem iklim politikalarını geliştirmek hem de Türkiye Cumhuriyetinin demokratik altyapısını güçlendirmek için kritiktir. Deliberatif demokrasi faaliyetleri ve benzer girişimler bu yönden faydalı olabilir.
Sivil toplum katılımının başarılı bir örneği olarak Peru İklim Değişikliği Komisyonu verilebilir16. Peru İklim Değişikliği Komisyonu tüm bakanlıkların temsilcileri, çevre STK'ları, işçi örgütleri, kamu sektörü ve üniversite temsilcilerini içermektedir. Buna ek olarak, komisyon için yedi teknik grup oluşturulmuştur: (1) adaptasyon, (2) Ormansızlaşma ve orman bozulmasından kaynaklanan emisyonların azaltılması (REDD), (3) Azaltma ve Temiz Kalkınma Mekanizması (CDM), (4) araştırma ve teknoloji, (5) finansman, (6) uluslararası müzakereler ve (7) eğitim ve iletişim. Plan ve stratejileri güncellemek üzere çalışmaktalar. Bu teknik gruplar, iklim değişikliği ile ilgili raporların ve danışmanlıkların gözden geçirilmesi yoluyla Çevre Bakanlığı’nı desteklemektedir.
6- Piyasa Temelli Emisyon Azaltım Mekanizmaları ve Türkiye
Türkiye, Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanı’nda 2030 emisyon azaltım hedefine maliyet etkin bir şekilde ulaşabilmek için uluslararası piyasa mekanizmaları aracılığıyla karbon kredisi kullanmak istediğini belirtmiştir.
Karbon ticareti kavramının ilk kez 1994 yılında imzalanan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ile gündeme geldiğini bilmekteyiz. Sözleşmenin devamı niteliğinde olan ve 2009 yılında Türkiye tarafından imzalanan Kyoto Protokolü ise gelişmiş ülkelerin 2008-2012 yılları arasında sera gazı miktarlarını 1990 yılına kıyasla ortalama %5 oranında azaltmalarını ön görüyordu. Kyoto Protokolü, ülkelerin bu azaltımları maliyet etkin bir şekilde gerçekleştirebilmesi için bazı esneklik mekanizmaları sunuyordu ve “Emisyon Ticareti” bu mekanizmalardan biriydi. Fakat Türkiye, emisyon azaltım yükümlülüğü bulunan EK-B ülkelerinden olmadığından, bu esneklik mekanizmalarından da yararlanamamaktadır.
Bu bağlamda ülkemizde yürütülen çalışmalara baktığımızda, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Dünya Bankası ortaklığında gerçekleştirilen Karbon Piyasasına Hazırlık Ortaklığı projesi karşımıza çıkmaktadır. 2021 yılının Ocak ayında ikinci fazı tamamlanan proje kapsamında, Türkiye için en uygun karbon fiyatlandırma mekanizması olarak belirlenen emisyon ticaret sistemine yönelik ilgili hem kamu hem de özel sektör için kapasite geliştirme çalışmaları yapılmıştır.
Önümüzdeki dönemde, çalışmaları devam eden emisyon ticaret sisteminin (ETS) sera gazı emisyonlarını en yüksek seviyede ve en maliyet etkin şekilde azalttığından emin olmak, ETS’nin mevcut ve planlanan politikalar ile uyumunu kontrol etmek ve ihtiyaç duyulabilecek politika alanlarını belirlemek, İklim Değişikliği Kanunu ve diğer ETS mevzuatlarını en acil şekilde yürürlüğe sokmak gerekmektedir.
7- İklim Değişikliğinin Kavramsal Çerçevesine Dair Eksiklikler
Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanının iklim değişikliğini ifade etme biçiminin de yetersiz olduğu söylenebilir. Bu beyan iklim krizininin acileyetine değinmemektedir. Ayrıca, fosil yakıtlar ve iklim krizi arasında net bir bağlantının olduğunu dair herhangi bir neden-sonuç ilişkisi yer almamaktadır. Bu krizin insan hakları sorunu olduğu belirtilmemektedir. Gelecekteki potansiyel NDC’lerinde Türkiye, iklim değişikliğinin kavramsal çerçevesine dikkat etmeli ve durumun ciddiyetine vurgu yapmalıdır.
Sonuç
Bu çalışmada, Türkiye’nin 2015 senesinde Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine teslim ettiği Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanı’nın yeterince kapsamlı olmadığı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Hem 2015’ten bu yana iklim biliminde gerçekleşen gelişmeleri dikkate almadığı için hem de insan, kadın ve çocuk hakları açılarından meseleyi ele alma konusunda eksik olduğu için ikinci bir beyan gerekmektedir. Yeni beyanın toplumsal cinsiyet eşitliğini odak noktası olarak alması ve genç nesillerin haklarını vurgulaması mühimdir.
Kaynakça
Canales, Nella. 2013. "Civil Society And The Integration Of Climate Change Risks Into Planning And Policy-Making". World Resources Institute. https://www.wri.org/our-work/project/world-resources-report/civil-society-and-integration-climate-change-risks-planning.
Dunne, Daisy. “Mapped: How Climate Change Disproportionately Affects Women’s Health.” Carbon Brief. Carbon Brief, October 29, 2020. https://www.carbonbrief.org/mapped-how-climate-change-disproportionately-affects-womens-health.
Fouillet, A., G. Rey, F. Laurent, G. Pavillon, S. Bellec, C. Guihenneuc-Jouyaux, J. Clavel, E. Jougla, and Denis Hémon. “Excess Mortality Related to the August 2003 Heat Wave in France.” International Archives of Occupational and Environmental Health. Springer-Verlag, March 8, 2006. https://link.springer.com/article/10.1007/s00420-006-0089-4.
IPCC, 2018: Summary for Policymakers. In: Global Warming of 1.5°C. An IPCC Special Report on the impacts of global warming of 1.5°C above pre-industrial levels and related global greenhouse gas emission pathways, in the context of strengthening the global response to the threat of climate change, sustainable development, and efforts to eradicate poverty [Masson-Delmotte, V., P. Zhai, H.-O. Pörtner, D. Roberts, J. Skea, P.R. Shukla, A. Pirani, W. Moufouma-Okia, C. Péan, R. Pidcock, S. Connors, J.B.R. Matthews, Y. Chen, X. Zhou, M.I. Gomis, E. Lonnoy, T. Maycock, M. Tignor, and T. Waterfield (eds.)]. World Meteorological Organization, Geneva, Switzerland, 32 pp.
“Kadın Çiftçi Eğitimleri Başlıyor.” Edirne İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, March 27, 2015. https://edirne.tarimorman.gov.tr/Haber/76/Kadin-Ciftci-Egitimleri-Basliyor.
Oxfam America. “Climate Change & Women.” Oxfam America, 2009. https://s3.amazonaws.com/oxfam-us/static/oa3/files/climatechangewomen-factsheet.pdf.
Tuel, A., and E. A. B. Eltahir. “Why Is the Mediterranean a Climate Change Hot Spot?” AMETSOC. American Meteorological Society, June 8, 2020. https://doi.org/10.1175/JCLI-D-19-0910.1.
Turkey. “Republic of Turkey Intended Nationally Determined Contribution.” United Nations Framework Convention on Climate Change, September 30, 2015. https://www4.unfccc.int/sites/submissions/INDC/Published%20Documents/Turkey/1/The_INDC_of_TURKEY_v.15.19.30.pdf.
Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Şehircilik Bakanlığı. “Türkiye’Nin İklim Değişikliği Uyum Stratejisi Ve Eylem Planı.” Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2011. https://webdosya.csb.gov.tr/db/iklim/editordosya/file/eylem%20planlari/uyum_stratejisi_eylem_plani_TR.pdf.
UNFPA. “Gender Equality.” UNFPA Turkey, May 20, 2021. https://turkey.unfpa.org/en/node/9689.
UNICEF. “The Climate Crisis Is a Child Rights Crisis.” UNICEF, August 2021. https://www.unicef.org/reports/climate-crisis-child-rights-crisis.
Union of Concerned Scientists. “The Climate Deception Dossiers.” Union of Concerned Scientists. Union of Concerned Scientists, June 29, 2015. https://www.ucsusa.org/resources/climate-deception-dossiers.
“What Is the Sendai Framework?” UNDRR. Accessed September 8, 2021. https://www.undrr.org/implementing-sendai-framework/what-sendai-framework.
Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü İklim Değişikliği Daires. “Türkiye İklim Değişikliği Stratejisi.” Güney Marmara Kalkınma Ajansı, 2010. https://www.gmka.gov.tr/dokumanlar/yayinlar/Turkiye-Iklim-Degisikligi-Stratejisi.pdf.
İklim ve Zirai Meteoroloji Dairesi Başkanlığı Araştırma Dairesi Başkanlığı. “Türkiye 2020 Yılı İklim Değerlendirmesi.” Meteoroloji Genel Müdürlüğü. Meteoroloji Genel Müdürlüğü, January 2021. https://mgm.gov.tr/FILES/iklim/yillikiklim/2020-iklim-raporu.pdf.
Authors
Firuze Alpaydin, Turkey NDC Mentor: Firuze Alpaydin is a Sustainability Expert from Turkey and now working in the private sector. As of January 2021, she is the Climate Ambassador to Turkey, selected by Global Youth Climate Network, an initiative of the World Bank Group. She has also been appointed to be the Focal Point of Green Recovery & Sustainable Finance Task Force by the same initiative. Besides her native language Turkish, she speaks English and French fluently.
Duru Barbak, Turkey NDC Ambassador: I’m a climate activist and organizer with Fridays For Future Turkey. I am the co-founder of an Instagram blog called 1.5derece (1.5 degrees) which now has over 26k followers and I produce content to raise awareness about the climate crisis. I’m also the country coordinator of Turkey at COY16 (UN Climate Change Conference of Youth). I’m a trained Climate Reality Leader and I make presentations and speeches about the climate crisis and youth activism.
Hazal Aylin Kara, Turkey NDC Ambassador: Hazal Aylin Kara (she/they) is a climate justice activist and feminist based in Istanbul. They are a part of the Fridays For Future movement, namely FFF Digital, Youth for Climate Turkey, and the FFF International Newsletter. She is passionate about pushing for an intersectional climate agenda, particularly in her home country of Turkey. Besides activism, they enjoy reading, learning about physics, and snuggling up with their cats.